Son dönemde futbol adına sahada pek bir şey olmadığından ve kulüpten gelen duyumlar bugünleri işaret ettiğinden yazacak fazla da bir şey bulamıyordum, lakin özellikle Cumartesi günü Samet Aybaba basın toplantısı ve ardından olan ve olmayan tüm şeylerden sonra mümkün olduğunca kısaca bir kaç şey söylemek lazım geldi.
Hiç bir sosyal medya hesabı olmayan ve kullanmamış biriyim, ama orada olup bitenler hakkında bilgisiz kalmak günümüzde de mümkün değil. Öncelikle şunu söylemek gerekli ki,
Fikret Orman başkanlığı dönemlerinde başlayan oluşumlar ve bunların icraatlarının en rahatsız edici yönü, amacı bu olsa da olmasa da, sonucu Beşiktaş’ı renklileştirme yolunu açması diğerlerinden ayıran tüm değerlere ve yapıya verdiği zarardır. Kökleri ve değerleri tüm bu çerçöpe göre çok sağlam olduğundan, bunun uzun vadede bir geçerliliği olmayacağını düşünmeme rağmen, çok fazla zaman ve itibar kaybı yarattığını görmek için sadece son bir kaç yıla bakmak yeterli.
Lakin bugün gelinen nokta tam bir kaos ve kabul edilemez olaylar silsilesi olsa da, daha fazla zaman kaybetmenin de önüne geçilmesi için bir fırsat olarak görülmeli, bir musibet bin nasihatın bir versiyonuna çevrilmelidir. Kimin haklı veya doğru olduğu belli olmasına rağmen, bu kısmı da geçersek, tüm bu iddialara karşı halen adı geçen kişilerin ya da kulübün tek bir açıklama, yalanlama ya da doğrulama yapmaması, kabul edilebilir bir şey değil. Artık Beşiktaş’ın üzerinden bu ölü toprağını atmanın ve gerek şahıs gerekse fikir olarak değerlerine sahip çıkmanın, mücadelenin zamanıdır.
Beşiktaş’ın şu an konusu transfer ya da teknik direktör değil, birlik olup bu sosyal medya ordularını, örgütlenmelerini bertaraf ve darmadağın etmek ve doğru planlama ve liyakat sahibi kişilerle yeni bir yapılanmanın içine girmektir. Konu Sergen Yalçın, Serdal Adalı veya Fikret Orman değildir, olmamalıdır. Kim gelirse gelsin, şu anki oluşumların ve düzeninin içinde kaybolup gideceğinin, tek bir ismin tüm bu sorunları çözemeyeceğinin farkındalığı tüm camiada yaratılmalıdır. Bu açıdan Sergen Yalçın’ın, ismimle tüm bu olayların üstü mü örtülsün? sorusu çok önemlidir ve üzerinde düşünülmelidir.
Beşiktaş’ın onlarca yıldır hakkını, emeğini çalan bu sistem ve onun tosuncuklarıyla mücadeleye devam etmesi gerekirken, bir de kendi içinde ayrı bir sistem ve tosuncuklarıyla mücadeleye ayıracak ne zamanı ne kaynağı ne de sabrı vardır.
Beşiktaş bir duruştur, ve kendini bunun bir parçası olarak gören herkesin, özellikle camia büyüklerinin bir araya gelerek bir yol haritası çizmesi ve sosyal, hukuki, her ne yol gerekli ise izleyerek bu düzeni daha da fazla hasar vermeden bitirmesi ilk öncelik olmalıdır.
Beşiktaş bir fikirdir, ve fikirleri bir kaç tweet ile öldüremezsiniz.
YORUMLAR