Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ahmet Cüneyt Toymaz

Beşiktaş Öldü Sanırsın..

Saha dışını bir kenara bırakırsak, görünen o ki saha içinde Beşiktaş’ın en büyük ihtiyacı çok başlılığın kaybolması ve kadro yapısına uygun taktik ve oyuncu seçimleriymiş. Derinlik ve çeşitlilik açısından transferle çözülebilecek sorunlar elbette önemli, ama her kafadan bir ses duymayan oyuncular, ödemelerin yapılmasıyla da gelen rahatlama ile oldukça motive ve istekli bir şekilde sahadaydı, ve hemen her şeyin ötesinde büyük oranda mücadele ile, özellikle Makkabi faciasından sonra kazanılması nerede imkansız gözükülen bu derbiyi galibiyetle bitirmeyi başardı. 

Elbette oyunsal sorunlar ve çok pozisyon verme hastalığı halen devam etmekte, ama Serdar hocanın, gerek oyun ve gerekse oyuncu seçimlerindeki dokunuşları, görünen trend devam ettiği takdirde her hafta üzerine koyarak gidecek olması muhtemel Beşiktaş’a gelecek haftalarda bir nebze olsun nefes aldıracaktır. Sahada oyun olarak rakibiyle başabaş denebilecek bir mücadele sergileyen takım, önceki haftalara nazaran çok daha dengeli ve kompakt durmayı başardı.

Bireysel olarak bakıldığında negatif anlamda ön plana çıkan Immobile’nin fiziksel yetersizliği, Musrati’nin klasik mücadelesizliği ve Rashica’nın etkisizliği, özellikle ilk yarıda Saint-Maximin karşısında oldukça zorlansa da maçın genelinde takımın savaşma ateşini yakan Svensson, Fred ve Amrabat gibi iki çok dişli orta saha oyuncusuyla neredeyse tek başına savaşan Gedson ve topu ayağına her aldığında rakibi tedirgin eden ve ailecek çıkmasını zorlaştıran Rafa Silva’nın deliciliği ile dengelenmeye çalışıldı. 

Özel bir paragraf da, Beşiktaş’ın oyunu için artık kanser noktasına gelen ve en büyük probleminden bahsetmek gerekiyor. Rakip ön alanda her baskı yaptığında kesinlikle çıkamama ve her topu Mert’e dönme ve onun ileri şişirmesiyle devam eden klasiğe bir çözüm bulunmasının zamanı geldi de geçiyor. Dün özellikle Mert’e o kadar çok gerek beklerden gerek orta sahadan geri pas atıldı ki, Lucescu’nun ipini çeken, Almanya’da oynanan Chelsea ve benim seyrettiğim Beşiktaş’ın en kötü maçını hatırlattı. 

Maçın hakeminden de kısaca bahsetmek gerekirse, özellikle 1-0’dan sonra, tüm takdir haklarını renkli taraftan yana kullanan klasik bir Beşiktaş derbi hakemi görüntüsü vermesine rağmen, oyunu oynatmadaki isteği, bu sığ ve düdük sesinin topa vurma sesini bastırdığı ligde çölde hoş bir vaha gibi geldi. Lakin Gedson’a kırmızı kart verdiği pozisyon ise Beşiktaş’ın bu ligdeki tek rakibinin, renkliler değil Türk hakemleri olduğunun 1 milyonuncu resmiydi. 

Şahsen özellikle söylemek istediğim şey ise, artık her golden sonra ya da maç öncesinde hoparlörden marş çalmak lütfen artık bırakılsın. O taraftarın gol sevincini yaşaması ve desteğin dozunu artırması için basma kalem marşlara ihtiyacı yok, aksine destek yerine köstek olunuyor, artık farkına varılsın. Özellikle Hasan Arat lansmanlarında çalınan hep aynı marş ise kalitesizliğin dibiydi ve saç baş yolduruyordu, eh yönetiminin kalitesi de lansmanlarıyla orantılı oldu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER