Bir önceki yazımın sonunda, Beşiktaş’ın ön alan baskısıyla, kendi oyununu oynarsa bu maçtan en kötü beraberlikle ayrılacağını yazmıştım, lakin kendi oyunundan ve kurgusundan vazgeçmesinin yanında herhangi bir oyun oynayamaması ise bu tatsız yenilgiyi hazırlamış oldu. Özellikle bu sezon için beklentileri gerçekçi tutmak konusunda Eyüp maçında gelen sinyal doğru olsa da, bu maçla birlikte kanat oyuncu profillerindeki eksikliğin üçüncü sırada kaldığı, asıl sorunun çok daha büyük olduğu gerçeğiyle karşılaştık.
İkinci sırada gelen sorun ise defansın önünde, orta sahadaki “kara delik”, ki bu maçta bu deliklerin sayısının ikiye çıkarılması ise hiç bir fark yaratmadı, yeni elini kolunu sallaya sallaya Beşiktaş ceza sahasının önüne kadar gelen rakibi izlediğimiz bir maç daha oldu. Onana’yı biz biliyoruz, Gio hocanın orada denemesi de asıl sıkıntı değildi, ki bir daha aynı hatayı yapacağını, skor garantilenmeden oynatacağını hiç sanmıyorum, yerin asıl sahibi Musrati’nin yine gölge performansı artık can sıkıcı boyutlara ulaştı. Sırf 3-4 tane diyagonal top atıyor diye, bu kadar ikili mücadeleden kaçan, rakip topla gelirken sadece yanında refakat edip gayet rahat bir havada ne yapacağını izleyen, sürekli yan pas geri pas artık bir Maldonado referansına dönüşmeye başlayan, tek bir topla çıkma denemesi bile yapmayan bir 6 numara ile zorluk derecesi nispeten yüksek maçlarda işimizin çok zor olacağını daha önce de söylemiştim, yine söylüyorum.
Özellikle ilk yarıda yediğimiz ön alan baskısında, gerek Masuaku gerek Svensson’a top gelip topu çıkartacakları birine baktıklarında, ikisinin de iç, orta sahaya doğru çaprazları boş olmasına rağmen, o bölgeye gelip bir kez top alma denemesinde bulunmamasını, ve bu topların kaleciye geri pasla ileri vurulup Ajax’ın armut gibi toplar gibi toplayıp atak tazelemesini izlemek gerçekten sinir bozucu ve yorucuydu.
Bir numaralı sorunun ise, kesinlikle atletizm sorunu olduğu bu maçta yüzümüze tokat gibi çarptı. Sadece adı süper ligimizin hımbıl, kağnı misali oyuncu ve futbol profilinde, bu defo çok fazla ortaya çıkmaz ve işini bir şekilde görürken, dün ise en uçtan en geriye tamamen çoğunlukla gencecik çocuklara ezilen ve üstünlük sağlayamayan bir takım izledik. Atletizm modern futbolun olmazsa olmazı ve atletizmi sadece koşmak olarak algılamak da bizim ülkenin futbol bilgi seviyesine uygun bir durum olsa gerek.
Çeviklik, sürat, dinamizm, tempo, koşmaktan öte atletizmin ana tanımlarından bazıları, ve maalesef Beşiktaş kadrosunda bu kriterleri karşılayabilecek sadece Gedson ve Rafa Silva var, yarımşar da Rashica ve Masuaku’yu sayarsak, 2+1, sahada 10 kişinin içinde sadece “göreceli” 3 atletik oyuncu ile oynamanın sonucu, tarihin muhtemel en zayıf ve hazırlıksız Ajax’ının deyim yerindeyse “çoluk çocukla” antreman maçı havasında oynadığı ve 4 golle aldığın ağır bir yenilgi oluyor. Ve bu sadece Beşiktaş’ın değil, malum takımın Avrupa’da orta seviye bile sayılmayacak takıma elenerek Şampiyonlar ligine girememesinde ya da dün kazansa bile oyun olarak ezilen diğer renklinin maçında da gördüğümüz gibi Türk futbolunun en büyük sorunu.
Ben bu maçla ilgili genel kanının aksine bu sonucun aslan payını, gerçek bir kanat oyuncusu olmadığı için Rafa Silva’yı sola çekmek zorunda kalan, gerçek bir 6 numarası olmadığı için orayı iki kişiyle tutmaya çalışan hocaya değil, kadro kalitesi ve derinliğine yazarım. Hocaya tek eleştirim oyun planından vazgeçmesi ve risk almaktan çekinmesidir. Mümkün olduğunca Ocak transfer döneminde uygun profillerin takıma kazandırılması, lig ve Avrupa yarışında bu sezon Beşiktaş’ın yerini belirleyecek en önemli etken olacaktır.
YORUMLAR