Galiba bu sitede köşe yazarlığı yapacak en genç isim benim. Belki Beşiktaş medyası içinde de ben olabilirim. Gerçi daha önce hiç 22 yaşında biri köşe yazarlığı yapmamış da olabilir. Bana bu şansı veren insanlara teşekkür ediyorum. Çünkü bir önceki kuşak, gençlerin yetişkinlerden ne kadar farklı düşündüğünü, ne kadar benzerlikler olduğunu, bu deli fişeklerin kafasından ne geçtiğini, Beşiktaş’ı nerede görmek istediklerini anlayabilirler. En azından kendim için durum böyle. Yazılarımı okuyanların da bunu dikkate alarak yeni kuşakların nasıl ve neden böyle düşündüğünü anlamalarını umuyorum. Ee köşe başlarını hep ihtiyarlar mı tutacak? 🙂
Genciz dediysek de hiçbir şey bilmiyoruz demedik. 2016, 2017 yıllarında yaşadığımız şampiyonlukları da üç senedir kasımda havlu attığımızı da hatırlıyorum. Hatta ve hatta Beşiktaş’ın büyük şanlı günlerini, Metin Ali Feyyaz’ların fırtına gibi estiği, diğer rakiplere diz çöktürüldüğü, şampiyonluğa ambargolar koyulduğu zamanları da izlediğim video ve kasetlerden biliyorum. Ancak daha iyi bildiğim tek şey şu anda o yıllardan çok uzakta olduğumuz. Hem kadro hem kalite açısından.
Beşiktaş kalitesiz olur mu? Olmaz efendim. Ama yöneticiler, futbolcular, taraftarlar bile olabilir. Nerede o Vodafone Arena açıldığındaki ilk maçta bağıran, yeri göğü inleten taraftar? Nerede desibel rekoru kıran taraftar? Demek ki o günle bugün arasında bir fark var. Diyebilirsiniz ki o günlere şampiyonluğa oynanıyordu, bilet fiyatları daha düşüktü, taraftar stada gidebiliyordu, Avrupa’ya gidiyorduk diye. Haklısınız, öyleyse yönetim ve futbolcularda bir kalitesizlik aramamız gerekiyor. Ee bu kadar kalitesiz futbolcuyu bu takıma dolduran bir önceki Ahmet Nur Çebi yönetimi değil miydi? Şimdi aldığı futbolcuları yollamaya ve kurtulmaya çalışmıyor muyuz? Demek ki o kısımda da kalitemiz eksilmiş.
Şimdiki yönetim iyi mi peki? Vallahi benim bir şikayetim yok ama her an olabilir. Gelin bu yönetimin de bir röntgenini çekelim. Sekiz ay önce geldiler ve gayet güzel işler yaptılar, yapıyorlar, yapacaklar, inanıyorum. Ancak şöyle bir problemimiz var: Sezon başlamak, kupa maçı gelmek üzere. Dalgalı bir denizde aldılar kulübü, bu yüzden çok yüklenmek istemem, ne de olsa eskisinden daha iyi. Ancak bir strateji hatası yaptıklarını düşünüyorum, o da şu: Kupa maçına bir hafta kadar bir süre kaldı ve hâlâ eksik bölgelere transfer lazım. Beşiktaş’ın futbolcu kalitesini yükseltmek şurada dursun, ilk 11 oynatacak kadrosu yok desek yeridir. Kafadan saysam en az beş mevki: sol stoper, sol bek, sağ bek, sağ kanat ve Gedson’un hocanın sistemine uymadığını düşünerek orta sahaya bir takviye daha yazıyorum. Hemen itiraz gelebilir “İyi de elimizde 19 yabancı var, bunlardan en az altı tanesini göndermemiz ve daha sonra transfer yapmamız gerekiyor” diye. İşte strateji hatası da tam olarak buradan geliyor.
Madem bu sene şampiyonluğa oynamak istiyorsun, bu transferleri göndermek zorundasın, gitmiyorsa zararına göndermek zorundasın, yine de gitmiyorsa parasını verip sözleşmelerini feshetmen gerek ki yeni kaliteli oyuncuları veya kendi oyun planına uyan oyuncuları transfer edebilesin. Yine bir soru daha gelebilir “Tamam, iyi söylüyorsun da bu iş para ister, bizim o kadar paramız yok ki?” diye. Evet, o zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Forvet için Immobile, forvet arkası için Rafa Silva, stoper için Paulista aldık. Hem bunları aldık hem de yeni transferler gelmezse görünen o ki şampiyonluk şansımız da çok az. Öyleyse biz neden bu transferleri yapıp bu yükün altına girdik? Bir sene daha bekleyip bu süre içinde elimizdeki oyuncuları göndermek için çalışmak daha mantıklı değil mi? Bu yabancıları gönderip bu süre içinde de altyapımızdaki gençlere şans versek, onlar da bize yeteneklerini sergileseler daha mı kötüydü? Ben kendi adıma söylüyorum, geçen sene en çok sevdiğim maç altyapıdaki gençlerimizin Lugano’yu 2-0 yenmesiydi. En çok takip ettiğim kişi altyapıdan çıkıp yarım sezonda ligin en çok gol atan yerli forveti Semih’ti. Birçok Beşiktaşlının da zaten performans vermeyen yabancılardansa tutkuyla oynayan ve her şeyini ortaya koyan, arma için savaşan gençleri izlemeyi tercih edeceğini düşünüyorum. Bu sene içinde yabancıları gönderir, sportif akıl bulur, kadro yapılanması ve oyun planını ortaya koyar, finansal yapıyı düzeltir, en büyük şampiyonluk adayı sen olursun. Beşiktaş sahaya formasını bıraksa üçüncü olur. Gençlerin, bu yenilince gülüşüp duran yabancılardan daha kötü oynayacağını düşünmüyorum. MAAZALLAH yoksa altıncı falan bitiririz ligi! İki yol da tercih meselesi. Yeni yönetim bu sezon transferlerin yapılıp şampiyonluğa oynama tercihini yaptı. Saygı duyarım, sonuçta 2025’te seçim var ve seçime iyi bir şekilde gitmek istiyorlar. Ancak endişelerimi onlar gördüler mi, yoksa boşa mı endişe ediyorum, bu da büyük merak konusu. Eminim yapmışlardır onlar tüm bu risklerin projeksiyonunu ve finansal planlamasını. Umarım yine büyük ters köşe oluruz ve kupa maçına tam kadro çıkarız, yoksa kara bulutlar beni önümüzdeki sezon için çok endişelendiriyor.
Şartlar bir hafta içinde beş transferin gelemeyeceğini gösteriyor. Bu durumda Giovanni hocaya büyük iş düşüyor. Beklentimiz o ki Giovanni hoca bu sezon rakiplerine futbol dersi versin ve biz de şampiyonluk kupasını müzemize götürelim. Yoksa önümüz kış. Benim gözümde Beşiktaş, Barcelona, Real Madrid, Bayern Münih, Manchester United, City, Chelsea gibi bir kulüptür; diğer küçük kulüplerin küçük takımlarıyla kıyas dahi edilemez. Yalnızca kötü dönemimizdeyiz. Güneş doğdu doğacak, gece bitmek üzere!
BEŞİKTAŞ TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK DEĞİL TEK BÜYÜK TAKIMIDIR!
YORUMLAR